Yeni:

latest

Beyaz Ölüm Kuşları - Arkadaş Zekai Özger

Beyaz Ölüm Kuşları Arkadaş Zekai Özger'in Beyaz Ölüm Kuşları şiiri. Arkadaş Zekai Özger sonra bir gün anneler de ölür böcekler ve kerten...

Beyaz Ölüm Kuşları

Arkadaş Zekai Özger'in Beyaz Ölüm Kuşları şiiri.

Beyaz Ölüm Kuşları Şiiri - Arkadaş Zekai Özger
Arkadaş Zekai Özger

sonra bir gün anneler de ölür
böcekler ve kertenkeleler ölür
boşalır suyu havuzun kum seddi yıkılınca
sivrisinekler ve kağıttan kayıklar ölür
sonra o gün çocuklar da ölür

biz hepimiz önce küçük bir çocuktuk
sonra büyüdük hepimiz çocuk olduk

balçıktan bir külçe olan dölleri
en iri elleriyle kepçeliyen
ve biçimliyen
ve hep önce kendiyle biçimliyen
o dehşetli yontucuyu
doğumu ve gebelik sanatının bütün hünerlerini
sütten bir mermere eşsiz bir incelikle işliyen
anneyi o usta nakkaşı
unutmadık

önce anne doğurdu çocuğu acıya
sonra çocuk acıya anneyi ve ölümü kattı
sonra herşey ve herkes çocuktan var oldu

geçti sarp kayalardan aştı nice dağlar
içti ağulu sütünü hayat denen annenin
sıkıntının kutsal kabında yıkadı ellerini
hüznü kuşlara dağıttı unutmasınlar diye onu
acıyı gömdü toprağa gayrı açar mezarlık çiçekleri

böyle vardı bir ırmak kıyısına
anne bir tedirginliktir nerede olsa
bağırgan bir karmaşadır onun sesi
takılır gibi eski bir gıramafona titrek bir iğne
– bu ayıp bu günah
bu çok ayıp günay
-el ne der sonra
ayak ne der
bırakmaz çoçuğu çocukça yaşamıya

ama bir gün anneyle de hesaplaşılır

çocuk yalnız annesine yaşar çocukken
anne yalnız çocuğuna yaşamaz anneyken
bölüşür anneliği babanın kasığında
çocuğun bakışında çelişkidir büyüyen
ağlamak bir soru olur sevginin yarım payında
-ah baba
niye baba

ve bir gün babalar ölür

tanrı bir ürpertidir çocuğun yüreğinde
her tanrı biraz baba gibidir
yiğit ve erkektir çocukları koruyan
umacılar ve peri masallarının korkulu padişahı
çünki tanrıyı yaratan ve öldüren şeyler aynıdır
vurunca acının ilk gölgesi yaratır kuşkuyu
acının padişahı elbette zalim olur
ve bilincin duvarına çarpınca şaşkınlığı
bir soru önce acıya sonra acıya uzanır
-hey tanrı
hani tanrı

böylece o gün tanrı da ölür

şimdi annenin yüreğinde ışıyandır
sevginin ıslak soluğuyla örgülü tapınak
bir gün bir kalem bir hokka içindeki kana bulaşır
akıtır mürekkebini sevda denilen papirüse
hani ki bir kuş gelir bir tapınağın duvarına yuva
yapar
çökertir tapınağı daha bir güzelleşir yuva
işte artık ne anne ne tapınak
yıkılır gözyaşlarının sığınağı da

sonra bir gün anneler de ölür

gerilir gıcırtısı bir tüfek tetiğinin
öfke yalnız tekliği besler büyür çocuk
çocuk büyür
sesi nemli yine elleri yine soğuk
hayat sığmıyorsa gövdene yüreğini sığdır çocuk
nemli bir sesi sığdır o gittikçe nemlenen
çocuk çocuk sana bir dost gerek

işte yeniden giyiniyor kendini çocuk
bir çiçek gibi kopardı başkalarına uymıyan
yanlarını
kendini üstlemişsin var olmak için susmalar köprü
çocuk çocuk sana bir aşk gerek

sen iyilikler ve güzellikler uzmanı
suskunun gizemli sabrı
bir teraziyi en iyi kullanan
iğnenin ve ipliğin mercek gözlü büyücüsü
karnaval gecesinin eğlentisiz parmak çocuğu
ey hayat canbazı
ey ip şaşkını
ezberle o incecik tel üzerinde
hayatı dengeliyen asayı:
aşkın ve dostluğun ayrımı yoktur çocuk
ikisini de doğuran şey aynıdır

bir kuşa bakarken hüzünlendiren, bir güle baktıkça yürek kanatan,
bir yüreği açmadan solduran, bir kadınla yatarken çocuk gibi ağlatan,
uyuz bir kedi gördükçe kanı kudurtan, suyu yüz derece sıcaklıkta donduran,
anneyi üreten babayı çoşturan çocuğu güldüren, seni izmirlere çılgın gibi koşturan,
bir vagon penceresinden şaşkın baktıran, bir mektubu ısrarla bekleten,
umudu dalında çürüten, acıyı dayanılır kılan bir çıbanı irinle onduran aşka merhem sürdüren
güneşsiz bir gök gördükçe öldüren öldüren öldüren.

sevgi: tragedyanın kaynağı yaşamın kökeni insanı
var kılan umut

ah nasıl ayrılır aşk ve dostluk birbirinden
can canı sever ötesi yok bunun çocuk
ölümü ve ölümün ölümsüzlüğünü
sevgiyi ve sevginin ölümsüzlüğünü
ah elbette aşktır dostluğu mayalayan
ama kim anlatabilir bu parmak çocuğa
bir dostla bir sevgili arasındaki ayrımı
hayır’lara evet’lerle direten
çirkini öptüren kötüyü sevdiren
aşkı sevgiliyle değil kendinle yorumla
kim ki kendini açığa komaktan korkmaz
o saygın bir insandır
herkes kendi yorumunun cellatıdır biraz da
böylece lady chatterley de sevilir giovanni de
böylece lady chatterley ve giovanninin sevgilisi de
elbette her aşk yalnızca kendine sorumludur
ama elbette her aşk kendine sorumlu
olunca
bir gün aşk da ölür

ve başlar sıkıntısı kuralsız bir çelişkinin
yapışkan bir sevişmenin sancısı doldurur
boşlukları
ve tutku aç bir güve gibi kemirirken sevdayı
dölün pasıyla bulanırken sevginin beyazlığı
ah şimdi kim inandırabilir bu eski çocuğa
aşkın ve dostluğun varlığını
bir gün ansızın yiter dostalar ve sevgililer
etin ve kemiğin sıcaklığıyla solar sevdalar

işte o gün her şey ölür

şimdi bu yüreği nerelerde beslemeli
bütün saksıları kırılıyorken güneşin büyüsüyle
ve ölümler ilençliyorken en masum sevinçleri
ve her sevgi kendisiyle çelişiyorken
şimdi bu nasıl doğmaklar olur yeniden beyazlara

ama şimdi kim kandırabilir sizi
bir ölünün hayat kokan ağzını öpmek için.

Arkadaş Z. Özger

📚Türk Ve Dünya Edebiyatından Seçkin Şiirleri Okudunuz mu?

👀İçerik Hakkında👇
🔄Güncelleme : 26 Kasım 2025
🔎Açıklamalar
☑ Bu içerik hakkında düşüncelerinizi yorumlarda belirtiniz.
☑ Şikayet veya Düzeltme isteklerinizi siirrafim@gmail.com adresine gönderebilirsiniz.
💼Kaynaklar
✔ 

Hiç yorum yok

Siz bu içerik hakkında ne düşünüyorsunuz? Düşüncelerinizi yazarak katkıda bulunabilirsiniz.

Yaşayan ve Yaşatılan Şiir

Şairler

Attila İlhan Cahit Külebi Nazım Hikmet Ran Gülten Akın Ahmed Arif Aziz Nesin Hilmi Yavuz Rıfat Ilgaz Turgut Uyar İlhan Berk Aşık Veysel Şatıroğlu Ceyhun Atuf Kansu Melih Cevdet Anday Metin Altıok Pablo Neruda Tevfik Fikret İsmet Özel Şükrü Erbaş Ahmet Haşim Ahmet Kutsi Tecer Ahmet Muhip Dıranas Ataol Behramoğlu Cahit Sıtkı Tarancı Can Yücel Karacaoğlan Kul Nesimi Muzaffer Tayyip Uslu Sabahattin Ali Sylvia Plath Yahya Kemal Beyatlı Özdemir Asaf Abdurrahim Karakoç Ahmet Erhan Behçet Necatigil Dante Alighieri Didem Madak Enver Gökçe Ercişli Emrah Fuzuli Mehmet Akif Ersoy Mevlana Celaleddin Rumi Muammer Hacıoğlu Orhan Veli Kanık Sadık Doğan Sennur Sezer Sezai Karakoç Yavuz Bülent Bakiler Yunus Emre Ümit Yaşar Oğuzcan Adnan Yücel Ahmet Telli Arkadaş Zekai Özger Asaf Halet Çelebi Aşık Daimi Behçet Kemal Çağlar Bekir Sıtkı Erdoğan Bertolt Brecht Birhan Keskin Charles Baudelaire Edgar Allan Poe Erzurumlu Emrah Faruk Nafiz Çamlıbel Fazıl Hüsnü Dağlarca Federico Garcia Lorca Ferda Balkaya Çetin Johann Wolfgang von Goethe Kemalettin Kamu Mahmud Derviş Maya Angelou Melisa Gürpınar Metin Eloğlu Namık Kemal Nurullah Genç Oktay Rifat Horozcu Pir Sultan Abdal Rainer Maria Rilke Refik Durbaş Ruhsati Rüştü Onur Serdari Teslim Abdal Yusuf Hayaloğlu Ülkü Tamer Şeyhi A. Kadir Abdal Musa Abdülkadir Bulut Ahmet Oktay Ali Rıza Ertan Attila Jozsef Aydın Öztürk Aşık Mahzuni Şerif Aşık Özlemi Bedri Rahmi Eyüpoğlu Behçet Aysan Bejan Matur Cahit Zarifoğlu Celal Sahir Erozan Celal Sılay Cemal Safi Cemal Süreya Dadaloğlu Edip Cansever Egemen Berköz Emily Dickinson Eşrefoğlu Rumi Fethi Savaşçı Füruğ Ferruhzad Gevheri Güven Turan Hacı Bayram Veli Halim Yağcıoğlu Hasan Ali Yücel Hasan Dede Hasan Hüseyin Hasibe Ayten Hüseyin Haydar Jorge Luis Borges Kaygusuz Abdal Kayıkçı Kul Mustafa Kazak Abdal Kemal Varol Konstantin Simonov Kul Hüseyin Lale Müldür Mahmut Temizyürek Mesleki Mithat Cemal Kuntay Murathan Mungan Mustafa Özçelik Naze Nejla Yerlikaya Necip Fazıl Kısakürek Necmettin Halil Onan Nesimi Nevzat Çelik Nihat Behram Orhan Alkaya Orhan Seyfi Orhon Orhan Şaik Gökyay Ozan Erbabi Pierre-Jean de Beranger Rıza Tevfik Bölükbaşı Sait Maden Seyhan Erözçelik Turgay Kantürk Vasfi Mahir Kocatürk Vedat Türkali Victor Hugo Yaşar Kemal Yaşar Nabi Nayır Yılmaz Erdoğan Ziya Osman Saba Ömer Bedrettin Uşaklı Ömer Turan